Son iki yıldır ülkenin önemli şirketlerinde görev alan C Seviye Yöneticilerin katılımı ile Türkiye iş dünyasının nabzını tutuyor, yeni bir yıla girerken iş dünyasının ruh halini gözlemliyor ve yeni yıldan beklentilerini açığa çıkartıyoruz.
2020 yılına girerken de temkinli, ancak 2019 yılına girişimize kıyasla daha iyimser bir ruh haline sahip bir iş dünyası ile karşılaşmıştık. 2018 yılında başlayan ekonomik çalkantı ve krizin ardından iş dünyası yeni yıla umutlarla giriyor, krizin koşullarını ‘yeni normal’ olarak tanımladığı için mevcut durumun korunacağına, kötüye gitmeyeceğine hatta sınırlı da olsa ekonomide iyileşmeler olacağına inanıyordu. Reel iyileşme ve büyümenin 2021 yılında gerçekleşeceğine dair güçlü bir inanç vardı. 2020 yılı ‘stabilite ve mevcudu koruma yılı’ olarak tanımlanmıştı.
Aradan geçen üç ayın ardından bugün iş dünyası 2020 yılına dair son derece karamsar bir ruh haline sahip.
Dünya, bugün tüm ezberlerimizi bozan, neredeyse hiçbir kurum ve kişinin tarihsel belleğinde benzeri olmayan bir saldırı ile karşı karşıya. Çin’den başlayarak önce Asya’yı ve Orta Doğu’yu, sonra da Avrupa ve Amerika kıtalarını yerle bir eden bir virüs bugün global olarak kişisel ve sosyal yaşamlarımızı alt üst ederken, dünya siyasetinde ve ekonomisinde tarihi izler bırakıyor.
Virüsün ülkemizde ilk kez görünmesinin ardından mevcut durumu şok içinde karşılayan iş dünyasının bugün içinde bulunduğu ruh halini hızla mevcudu kabullenme ve savaşa destek verme olarak tanımlayabiliriz. İş dünyası bu ruh hali ile virüs olgusunu şok ve panik içinde ya da bu gerçekliğe kayıtsız olarak yaşayan toplumun bir adım önünde bulunuyor.
Bugün iş dünyasının hemen tamamı için 2020 yılı bir önceki yıla kıyasla kötü bir yıl olacak. Yöneticilerin yarısı hem kendi şirketlerinde hem de faaliyet gösterdikleri şirketlerde küçülme bekliyorlar; yarıya yakınının beklentisi de mevcut durumun korunması yönünde. Ancak, burada dikkati çeken husus, faaliyet gösterdikleri sektör için küçülme beklentisi içinde olan iş insanlarının telaffuz ettikleri ortalama oranın ciddi şekilde yüksek olması; bu oran ortalama yüzde 32.
Bu karamsar havaya paralel olarak yöneticilerin önemli bir bölümü şirket yatırımlarını, pazarlama harcamalarını ve iletişim çalışmalarını kısma ya da tamamen durdurma eğiliminde görünüyor. Şirketlerin yüzde 60’ında yatırımlar ve pazarlama harcamaları kısılırken, iletişim çalışmalarını azaltanların oranı da yüzde 50’leri buluyor. Bu oranları 2018 krizinde görmemiştik. Bunun yanı sıra, şirketlerin hemen tamamının işe alımları dondurduğunu biliyoruz; üçte birine yakın bir kesim de önümüzdeki günlerde şirketlerindeki çalışan sayısında azalma olacağına inanıyor. Dolayısıyla, Nisan ve Mayıs aylarındaki işsizlik oranlarında bizi ciddi artışların beklediğini şimdiden söylememiz mümkündür.
Türkiye’deki şirketler bugün koranavirüs karşısında son derece hazırlıklı görünüyor; hemen tüm şirketler bu virüs karşısında şok durumunu hızla atlatıp alabilecekleri önlemleri hızla hayata geçirmiş bulunuyorlar. Alınan ilk önlemler (üretim şirketleri ve mavi yakalıları dışında bırakacak şekilde) evden çalışma sistemine geçme, toplantıları online platformlara taşıma, yurt dışı ve yurt içi seyahatleri yasaklama ve belirli hijyen koşullarını sağlama yönünde gerçekleşmiş bulunuyor.
İş dünyası koronavirüs salgınından en çok turizm, eğlence, otomotiv ve inşaat sektörlerinin etkilenmesini bekliyor.
İş dünyası, koronavirüs karşısında Hükümet’in aldığı önlemleri genel olarak başarılı bulmamaktadır. Salgının önlenmesi konusunda Hükümet tarafından alınan önlemleri başarılı olarak değerlendirenlerin oranı yüzde 21 iken, alınan ekonomik önlemleri başarılı bulanların oranı yüzde 5’lere kadar düşmektedir. Ekonomik önlemler konusunda Hükümet’e yönelik beklentiler son derece yüksektir.
Bu genel değerlendirmenin ötesinde, Hükümet tarafından uygulamaya konan çeşitli önlemler tek tek değerlendirildiğinde alınan önlemleri başarılı bulanların oranı yükselmektedir.
İş dünyası bu anlamda seçici davranmaktadır, Hükümet tarafından sunulan önlemlerin kapsayıcılığı ve niteliği iş dünyasının Hükümet’e yönelik algı ve değerlendirmelerini etkilemektedir. İş dünyası alınan bazı önlemleri önemseyerek başarılı değerlendirmekte (hijyen ürünlerini üretenlere destek verilmesi ya da bazı sektörlere tanınan KDV, muhtasar ve SGK ödemelerinin ötelenmesi gibi) ve bazılarını da gündeme dair bulmamakta ve başarısız bir önlem olarak nitelendirmektedir (alınan seyahat önlemleri çerçevesinde şu an gündemden düşen havayolu taşımacılığında KDV indirimi sunmak gibi).
Bu anlamda iş dünyasının Hükümet’ten beklentisi, odaklı ve net önlemler sunulması ve bunların ekonomik duraklamayı atlatacak destekler olması ve işsizliği engelleyici nitelikler taşımasıdır.